30 Kasım 2010 Salı

Nazar ve Hurafeler


Yüzyıllardır toplumumuzda var olan ve belayı defedeceğine inanılan bazı adetler vardır. Toplumun her kesiminde benimsenen bu adetlerin en meşhuru nazar boncuğudur. Nazar boncuğu eğer bir süs olarak düşünülür ve takılırsa o zaman bu bir zevk ve bir tercih olarak telakki edilir. Fakat gelebilecek bela ve musibetlerin, değebilecek nazarların bir boncukla engelleneceği düşünülürse o zaman mesele İslamî inanca kadar uzanır. Zirâ bir hadis-i şerifte: “(Nazar değmesin diye) Kim bir temime takarsa Allah o kimsenin muradını tamam etmesin. Temime takan bir kimseye Allah bir menfaat vermesin.” (Ahmed) buyrulmuştur.
Temime: Arap çocuklarına nazar değmesin diye takılan nazarlık, muska ve tılsım gibi şeylerdir.
Zararı defeden ve kârı getiren ancak Allah’u Zülcelal’dir. Dolayısıyla zararı defeder düşüncesiyle bir şeyin, çocukların üzerine, evlere, arabalara, hayvanlara v.s. şeylere takılması insanı şirk yoluna sevkeder. İslam daha ilk zamanlarda bunları yasaklamıştır. Hadiste zikredildiği gibi, ‘Allah o kimsenin muradını tamam etmesin’ buyruluyor. Yani arabasına boncuk asıp o taş parçasının kendini, çocuğunu, evini veya arabasını koruyacağını zannedenlerin haberleri olsun ki, muradları tamam olmayacaktır.
İbn-i Mesud hanımının odasına girerken boynunda gördüğü (boncuğu) çekip koparmış ve “Allah’a yemin ederim Abdullah’ın aile efradı Allah’ın indirmediğini Allah’a ortak koşmaktan zengin olmuştur.” buyurdu. Ve devamen Rasulullah’tan işittim O şöyle diyordu: “Sara ve sıtma için takılan ağaç parçaları, nazar boncukları ve tevelle şirktir.” buyurdu (İbni Hibban ve Hakim)
Tevelle: Kadının kocasına yaptığı şirinlik muskasıdır.
O halde, nazar boncuğu, iğde dalı, nohut kurusu (üzerlik) v.s. neye inanılıyorsa bunlar aynı cahiliyede insanların taştan veya helvadan yaptıkları ve yardım dilekleri putlar gibi bir taş ve tahta parçasıdır. Müslümanın yardım beklediği taş ve tahta parçası değil, Yaratan’ın bizzat kenisidir.
Müslümana düşen vazife gördüğü hurafeleri üslubunca yerinden indirip, zararı defedebilenin yalnızca Allah-ı Zülcelal Hazretleri olduğunu bildirmek ve haykırmaktır. Unutulmamalıdır ki nazar haktır, yani gerçektir. Onu defetmek için Allah’tan yardım istenmelidir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de, “Ve hüve hasir”e kadar Mülk Suresinin baş kısmından üç defa okumanın bir yardım şekli olacağını, böyle yapıldığı takdirde Allah’ın izni ile fayda bulunacağını söyler.
Bazı rivayetlerde nazar için Kalem Suresi’nin son iki ayetinin okunması gerektiği ifade edilmiştir.
Sahabe’nin ve Tabiîn cumhur görüşü nefes ile tedavide bir zarar olmadığıdır.
Kişi Allah’ın izni ile şifanın geleceğini umarak ayetleri ve sahih rivayetlerde öğrendiği duaları okuyabilir.
Eğer kişi bunları okumaya güç yetiremiyorsa örneğin okuma yazması yoksa, çok ihtiyarsa veya çocuksa o zaman bu ayet ve dualar bir kağıda yazılır ve ihtiyaç sahibi bunu üzerinde taşıyabilir. İşte biz buna muska diyoruz. Muskanın yazılması için böyle bir gereklilik olmak zorundadır.
Ayrıca bir muskanın içinde şu üç özellikten biri bulunmak zorundadır:
1- Allah’ın isimleri olmalıdır.
2- Kur’an olmalıdır.
3- Açık bir şekilde yazılmak şartı ile hadis veya dua olmalıdır.
Okunmayan yazılar, anlaşılmayan şeyler, sayılar, harfler, karakterler, yıldızlar asla caiz değildir. Bunları yazanların uyarılması ve icap ederse kınanması gerekir. Üzerinde bu tip rumuzlar ve sayılar olan muskaları taşımak caiz değildir. Zira bunlar insanı şirke iter. (Neylül Evtar)
Tabii ki bu tip şeylerin terkinin evlâ olduğu, nefes etmenin daha sıhhatli olduğu aşikârdır. (Kurtubî)
Rebi, İmam-ı Şafi’ye muskanın hükmünü sorduğunda, Kur’an ve bazı zikirlerin bir sakıncası olmadığı cevabını alır.
Cevşen taşımak hurafe mi?
Bu meyanda Cevşen de konumuzla alakalı diğer bir husustur. Cevşen taşıyanların durumunu iki ayrı şekilde değerlendirmek mümkündür:
1- Kişi Cevşeni içinde bulunan dualar hürmetine takar ve zararı yalnızca Allah’ın defedeceğini düşünürse taşıyabilir. Fakat yazısının tam okunaklı olması gerekir. Eğer okunaklı ve cam içinde ise bunlarla tuvalet v.s. yerlere girilmemesi gerekir.
2- Metropol şehirlerde ve bazı elit kesimlerde cevşen tabulaştırıp kendisinden yardım beklenilen bir kurtarıcı gibi algılanmaya başlamıştır. Bu ise İslam’ın ruhuna aykırıdır.
Bu noktada ulemanın Cevşen hakkında ciddi bir mütalaada bulunması gerekir ve insanlarımıza sağlıklı ve netice vermesi gerektiği kanaatindeyiz.
“Şu halde şüpheden kaçınıp takva ile amel etmek en hayırlı olacaktır.”
Müslümanların zaaflarından yararlanıp onlara anlaşılmayan kağıtları satanlar veya Cevşen satarken Hz. Peygambere bile iftira atanlar tefecilerdir. Zararı defedenin yalnız Allah olduğunu bilip yalnız O’ndan yardım dilemeliyiz. Bir önceki sayıda Cevşen satanların verdiği kağıttan bahsetmiştik. Eğer bu kağıdı vermeyip bu sadece bir duadır deselerdi yarar veren ve zarar defeden yalnız Allah’tır deselerdi Cevşen bu kadar yayılır mıydı?. Tabi ki hayır.
(Fikret Şanlı, www.ilkadimdergisi.com)
Hurafe Örnekleri

1. Bir genç askere giderken evden çıkmadan önce bir dilim ekmeğin yarısını yer, yarısını da geri bırakırsa, artık ekmek onu, çağıracağı için kazaya belaya uğramadan geri dönermiş.
2. Biri yolculuğa çıkarken arkasından aynaya su serpilirse kazaya uğramazmış.
3. Biri gurbete giderken arkasından su dökülürse hem kazaya uğramaz, hem de gurbetten çabuk dönermiş.
4. Bir kişi sabunu başka birine elden verirse, sabun acı olduğu için, acı olaylar görülürmüş veya iki kişi arasına düşmanlık girermiş.
5. Evliliğin ilk günü (gerdek gecesi) erkek veya kadın, hangisi önce uyursa o daha evvel ölürmüş.
6. Bir erkekle bir kadın evlendikleri zaman gerdek gecesi hangisi daha evvel diğerine tokat vurursa onun sözü daha çok dinlenirmiş. En mutlu gecede mutsuzluğa teşvik, bundan daha çok saçma inanç ve âdet olur mu?..
7. Gök gürlerken buğday anbarlanna el ile vurulursa hasat çok olurmuş.
8. Soğan kabuğuna basılırsa fakirlik gelirmiş.
9. Nar taneleri yere düşürülmeden yenilirse cennete girilirmiş.
10. Tarla veya bahçede bitkiler hastalanmış ise, tarla sahibinin güneş doğmadan önce, tarlasının etrafını koşarak dolaşması gerekirmiş.
11. Çeltik ekilen arazinin etrafı eşeğe binmiş bir kimse tarafından Kur’an okunarak dolaşdırsa, o araziye DOLU yağmazmış.
12. At nalı asılan yere nazar isabet etmezmiş.
13. Önünde “beştaş oyunu” oynanan eve fakirlik gelirmiş (Kıbrıs).
14. Otururken ayak sallanırsa alacaklı kapıya gelirmiş (Kıbrıs).
15. Cezvede su içilirse zengin olunurmuş (Kıbrıs).
16. Kefen diken iğne kırılmalıdır. Zira ölümü ve uğursuzluğu celbedermiş (Kıbrıs).
17. Ayakkabılar ters dönerse şeytan üzerinde namaz kılarmış (Kıbrıs).
18. Gece sandık açmak, kendi mezarını açmaktır. Yani ölümü çağırmaktır.
19. Cenaze çıkan ev ile çevresindeki evlerin suları dökülmelidir. Çünkü Azrail kılıcını o sularda yıkar. Sular pislendiği için içilmez olur (Kıbrıs).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder