2 Eylül 2010 Perşembe

Cadılar Bayramı

Cadılar Bayramı diye ne kadar ürkünç olsalar da gözlerinden şirinlik akan Fridays barmenleri, aslında aşağı yukarı iki bin beş yüz yıllık bir geleneğin "Törkiş" versiyonları.
Özellikle çocukların kılıktan kılığa girdiği, sivri zekâlı ergenlerin de "ürkünç kılık bulacam da bayramı muhteşem kutlayacaam" diye bütün bir yıl debelendiği Cadılar Bayramı, tam bir Hıristiyan geleneği.
Hıristiyan dediysem, işin aslı, Şaman olan Keltlere kadar gidiyor. Enya ve Loreena McKennith gibi "New Age"çiler sayesinde bizim de yakından tanımaya başladığımız Keltler bugünkü İrlanda topraklarında yaşıyormuş.
Şamanlardan yadigâr 
Her şaman gibi bunlar da başlarına ne gelirse olmadık tanrılardan, karanlığın güçlerinden ve hatta ölülerden biliyormuş.
Ölülerin ruhlarını rahatlatalım da başımıza bela olmasınlar, zırt pırt fırtına, kuraklık, sel vermesinler, diyerek sonbaharın bitip kışın başladığı ilk günü (ki bu da bizim 31 Ekim'e denk geliyor) Ölüler Günü ilan etmiş. İşte, soğukta, karda, kışta üşümesinler, aç kalmasınlar, ser sefil olmasından, diye o gün her Kelt, evinin önünde ateş yakıp, yanına çeşit çeşit yemekler dizermiş.
Gelgelelim Hıristiyanlık ortaya çıkıp da Keltlerin bu adetlerini silemeyince, mecbur "tımar" cihetine gitmiş. Zira Hıristiyanlıkta öyle şaman adetleri, büyü filan "büyük günah", yani cadılık kapsamına giriyormuş. Öyle ki, Ortaçağ'ın karanlık yılları boyunca Avrupa'da tam yarım milyon insan "cadı" denip yakılmış. Halk bu Kelt gününe o yüzden "Cadılar Bayramı" adını vermiş. Kilise ise iyice sulandırıp "Azizler Günü"ne çevirmiş. Nitekim günün İngilizce adı olan Halloween'in "Hallow"u aziz anlamına geliyormuş. "Een" ile "akşam" anlamına gelen "evening"in önce "even"a, sonra da "een"e kadar kısaltılmış haliymiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder